TÜRK KÜLTÜRÜ EFSANESİ NASREDDİN HOCA VE FIKRALARI

Share

Nasreddin Hoca ( 1208, Hortu – 1284, Akşehir) Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Hortu ile Akşehir çevresinde yaşamış olan efsanevi kişi ve mizah kahramanıdır. Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi, annesi aynı köyden Sıdıka Hatun’dur. Genel olarak hazır cevabı ve mizah anlayışı ile haiz bir bilge olarak aksettirilmiş olan hikayeleriyle tanınan, bir bilge şahıs olarak bildirilen kişidir.

Hortu köyünde doğan Nasreddin Hoca burada temel eğitimini aldıktan sonra Sivrihisar’da medresede eğitim görmüş ve babasının ölümü üzerine döndüğü memleketinde köy imamlığı görevini üstlenmiştir.Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim’in derslerini dinlemiş, İslam diniyle ilgili çalışmalarını sürdürmüştür. Bir söylentiye göre medresede ders okutmuş, kadılık görevinde bulunmuştur. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır.

Anadolu’nun çeşitli yerlerinde hocalık, katiplik, müderrislik, kadılık ve mahkemelerde bilirkişilik yapmıştır. Nasreddin Hoca mizahi ve düşündürücü fıkralarıyla tanınan milli kültürümüze mal olmuş bir halk filozofu, bilge ve mizah ustasıdır. Türk Dünyasında, İslam aleminde bilinir ve sevilir. Fıkraları sadece Anadolu’da değil, Balkanlar, Orta Asya ve Orta Doğu’da da anlatılır ve halk kültürünün önemli bir parçası haline gelmiştir.

Türk kültürünün masal kahramanı Nasreddin Hoca; zeki, bilgili, sevimli, pratik zekâ sahibi, saf ve çıkarsız bir bilge olup, ana-baba-çocuk ve yetişkin rolleriyle Türk halkının kültürünü, engin zekâsını, dünya görüşünü yansıtmaya, davranışlarını, çatışmalarını çözümlemeye çalışmıştır. Yani Hoca, tatlı dilli, güler yüzlü, samimi özlü bir kişiliğe sahiptir. Onun bir halk kahramanı gibi sevilmesinin en büyük nedeni hikâye ve fıkralarında barındırdığı duygu ve inceliktir. İnsanları güldürür ama onlarla alay etmez. Muhataplarını küçümsemeden onları aydınlatır. Asıl amacı insanları düşündürmek ve onlara ders vermektir.Fıkralarında kimi zaman kadı, kimi zaman imam, kimi zaman sade bir vatandaş, kimi zaman da müderris olarak karşımıza çıkar. Güleryüzlü ve şakacıdır.Nasreddin Hocanın sağlam bir İslam inancı, köklü bir din bilgisi vardır. Tasavvuf kültürünü de bilen Hoca, din konulu birçok yazma eserde evliyalar arasında anılır. Nasreddin Hoca, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde bilge olarak tanıtılır.

Nasreddin Hoca fıkraları, ünü geniş coğrafyalara yayılmış bir halk bilgesi olan Nasrettin Hoca’ya mal edilen ve sözlü gelenek içinde aktarılarak günümüze gelmiş kısa ve yoğun anlatılardır. Nasreddin Hoca hakkında yazılan ilk kitapta (Hikayat-i Kitab-ı

Nasreddin) 43 fıkra varken, 1676 da yazılan kitapta 112, 1822 de 160, 1958 de ise 445 Nasreddin Hoca fıkrası tespit edilmiştir.

Fıkralarının temel özelliği, insandan yola çıkmasıdır. Fıkralarında insanın yaşam karşısındaki ve toplumdaki durumunu, zekice yapılan nüktelerle karikatürize eder Nasreddin Hoca. Zalimler, dalkavuklar, hak yiyenler, yalancılar, küçük dağları ben yarattım diyenler onun fıkralarında yerini alır. Nasrettin Hoca fıkraları hem eğlenceli hem de öğretici nitelikleriyle bilinir. Bu fıkralar, Türk kültürünün zengin bir parçasıdır ve insanları güldürerek düşünmeye teşvik eder. 1284’te Akşehir’de ölen ve burada defnedilen Nasreddin Hoca’nın mezarının çevresi daha sonra türbe haline getirilmiştir. Türbenin dört tarafının açık, bir tarafının asma kilitle kapalı olması Nasreddin Hoca’nın mizah anlayışının göstergesidir. Akşehir’deki bu türbede bulunan mermer sütunlar üzerinde yazılan yazılar da Nasreddin Hoca hususunda günümüze ulaşan en önemli belgelerdir. Yazı baki, ömür fanidir. Kul günahkâr, Allah affedicidir.

Nasrettin Hoca Fıkralarından Seçmeler:

· Ya Tutarsa

Nasreddin Hoca bir gün gölün kıyısına gider. Elinde koca bir kaşık yoğurdu da yanına almış. Nasreddin Hoca, kaşığındaki yoğurdu göle sokmuş ve yoğurdu göle boşaltmış.O sırada köylülerden biri onu görmüş ve şaşkınlıkla: “Hoca ne yapıyorsun”, diye sormuş. Hoca gülümseyerek:”Gölü mayalıyorum”, demiş. Adam, Hoca’ya bakmış ve gülerek: “Ne diyorsun be Hoca, koskoca göl hiç maya tutar mı?”, demiş. Hoca gülümsemesini hiç bozmadan: “Peki ama ya tutarsa”, demiş.

· Bizim Eve de Uğrardı

Nasreddin Hoca’nın hanımı olmak zor mu zor; geleni olur, gideni olur. Hoca’nın hanımı gündüzleri hep komşuları tarafından ev oturmalarına çağırılır. Gitse olmaz, gitmese olmaz, ne de olsa Hoca hanımı… Belki de Hoca hanımı olmanın verdiği sorumluluktan dolayı kimsenin gönlünü kırmaz ve davetlere gider. Hanımının çok gezdiğini bilen bir komşusu günün birinde Hoca’ya; “Hocam, yanlış anlamayın ama senin hanım galiba çok geziyor…” der. Nasreddin Hoca, komşusunun sözü nereye getirmek istediğini bildiği için; “Adam sen de! Eğer senin dediğin gibi çok gezmiş olsaydı arada sırada bizim eve de uğrardı!” deyiverir.

· Cennet ile Cehennem Dolana Kadar

Geveze adamın biri Nasreddin Hoca’yla sokakta karşılaşır. “Hoca Efendi, sen görmüş geçirmiş ve okumuş bir adamsın, bilirsin. İnsanlar ne zamana kadar ölecekler?” diye sorar. Hoca adamın niyetini anlamıştır, şöyle bir sakalını sıvazladıktan sonra; “Be adam, bunu bilemeyecek ne var? Cennet ile cehennem dolana kadar.” deyiverir.

                                                                                                      NAGİHAN AGA

Comments are closed.